Kürk Mantolu Madonna

Kitabın Adı : Kürk Mantolu Madonna

Yazar : Sabahattin ALİ

Yayın Evi : Yapı Kredi Yayınları

Sayfa Sayısı : 160

“Her gün daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resmlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor; rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum “Kürk Mantolu Madonna” yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum.”

Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz.

Bu kitapta da özellikle Raif ve Maria arasında olan yaşanan aşk hikayesini, çok başka yollardan ve bir o kadar duygusal bir üslupla okuyoruz.

Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.

Aynı zamanda aşka dair ne kadar imkansızlık olsa da bunlara göğüs gerilebileceğini ve de bunlarla alakalı insanoğlunun çıkmaz ve imkansız dediği ne varsa bir şekilde kaderle de bunların yenilebileceğini görüyoruz. Kitapla beraber hem insan kendine bazı sorular soruyor hem yanıtlanması güç bazı olaylara yanıt arıyor hem de ümitsizliklerine dair bazı konularda güncellemeler alabiliyor. Kitabın kısa olması ancak bir o kadar da anlatımının güçlü olması nedeniyle kesinlikle okuduğuma pişman olmadığın bir kitap olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Kitap Hakkında

Sabahattin Ali’nin ilk romanlarından ve kendisinin deyimiyle “uzun hikaye” lerinden biri olan bu kitabın adını uzunca zamandır duyuyordum. Bir moda programında da gündeme gelmesiyle biraz gündemden uzaklaşmasını bekleyerek bir sipariş sepetime ekledim ve okumaya karar kıldım ki gerçekten de güzel bir kitap. Kurgunun son derece güzel olduğunu, özellikle anlatım dilindeki yalınlık nedeniyle de bir çırpıda rahatlıkla bitirildiğini söyleyebilirim. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (!??) dair, yanıtlanması oldukça zor soruları bizlere soruyor.

“Şimdi ben gidiyorum. Fakat ne zaman çağırsan gelirim…”dedi.
“Nereye çağırırsan gelirim!”